Ali Babacan, Demokrasi ‘sandıktan çıktım, aklıma geleni yaparım’ sistemi değildir
Babacan, 28 Şubat’ın 28. yıl dönümüne dair konuştu: “Yasaklara karşı isyan halkın desteğiyle başarılı oldu ama yasakları koyan, milyonları yoksullaştıran iktidar yine Erdoğan eliyle oldu”

Babacan, 28 Şubat’ın 28. yıl dönümüne dair konuştu: “Yasaklara karşı isyan halkın desteğiyle başarılı oldu ama yasakları koyan, milyonları yoksullaştıran iktidar yine Erdoğan eliyle oldu”
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, gazeteci Hasan Basri Akdemir’in YouTube yayınında 28 Şubat’ın 28. yıl dönümüne ilişkin yaptığı değerlendirmede, ordu ve iktidar ilişkilerine değindi. Genelkurmay Başkanlığının Millî Savunma Bakanlığına bağlanmasının Cumhuriyet tarihinde önemli bir aşama olduğunu belirten Babacan, “İktidar ve ordu arasındaki ilişkinin teorik altyapısı doğru noktaya oturmuştur” dedi.
“Bir önceki Genelkurmay Başkanı’nın Milli Savunma Bakanı olarak atanması doğru bir modeldir”
Babacan, “Bir önceki Genelkurmay Başkanı’nın Milli Savunma Bakanı olarak atanması akıllıcadır. Dönem dönem yaşadık, diğer bakanlıkların başına öyle insanlar atandı ki felaket yani. Kurumlarla kavga ettiler, kendi emri altındaki kurumları şahsi çıkarları için kullandılar. Dolayısıyla Silahlı Kuvvetlerin kültüründen gelen birisinin Milli Savunma Bakanı olması doğrudur. Şu andaki Yaşar Paşa’nın yine Milli Savunma Bakanı olması doğru bir modeldir. Çünkü içlerinden gelen ama artık sivil kimliği olan ve kabinede yer alan bir insanın Milli Savunma Bakanı olması iyi bir geçiş modelidir. Günün birinde belki siyasette de çok daha kaliteli, donanımlı bir kadro olur da dersiniz ‘Tamam sen bu konuyu iyi bilen birisin, sen Millî Savunma Bakanlığı yap, sen bu işin gerçekten uzmanısın.’ Ama şu anki AK Parti kadrolarında öyle bir profil yok, bulup çıkaramazlar, çıkarsa da rezil eder” ifadelerini kullandı.
“Savunma sanayimizle gurur duyarız; ne kadar güçlenirse Türkiye’nin onuru ve şerefidir”
Babacan, 2023 seçimlerinin kampanya sürecinde iktidarın montaj videolarla yıpratma çalışması yürüttüğünü, savunma sanayine ilişkin bir değerlendirilmesinin montaj atılarak yayınlandığını dile getirdi. Babacan, “Benim orada söylediğim çok açık. Kaç kere söyledim, ben Dışişleri Bakanı’yken ilk Kandil operasyonlarını yaptığımızda kendi İHA’mız, SİHA’mız olmadığı için başka ülkelerin İHA’sına, SİHA’sına bağlı olarak o operasyonları yaptığımız için ne kadar zorluk çektiğimizi ben iyi biliyorum. O günkü Genel Kurmay Başkanımızla, Kuvvet Komutanlarımızla beraber oturup yaptığımız toplantılarda bu dışa bağımlılığın Türkiye’yi ne kadar zorladığını ben bizzat yaşadım. Kendi millî kapasitemizin olması, İHA ve SİHA’mızın olması çok kıymetli bir şeydir. Ve bu işi yapan firmanın da rahmetli babalarının iyi bir iş insanı olduğunu, çevresinde saygın olduğunu ben defalarca söyledim. O söylediklerimi dikkat ederseniz hiç yayınlamıyorlar. Miting meydanlarında gösterdikleri montaj videolar gibi, nasıl Sayın Erdoğan mitinglerde montaj videolar gösterdiği gibi benim söylediklerimi de montajladılar. Sorun orada… Mutlaka bizim millî kapasitemizin olması lazım. Savunma sanayimizle biz gurur duyarız. Ne kadar güçlenirse Türkiye’nin gücüdür ne kadar güçlenirse Türkiye’nin onuru ve şerefidir” dedi.
“Çok sayıda savunma sanayi firmamızın başarısıyla övünmeliyiz”
Savunma sanayinde faaliyet gösteren firmaların önünün açılması gerektiğini belirten Babacan, “Bu yapılırken pek çok firma fırsat eşitliği içinde olmalıdır. Benim dediğim bu. Bu işler çok sayıda firmayla yürümelidir. Çok sayıda firmanın önü açılmalıdır. Çok sayıda savunma sanayi firmamızın başarısıyla biz övünmeliyiz. Demeliyiz ki bizim savunma sanayiinde 1000 tane kıymetli firmamız var, bizim şu anda 10 tane firmamız İHA, SİHA üretiyor ve biz bunla gurur duyuyoruz diyebilmeliyiz. Dediğim bu ama öyle bir dönem ki pabuç pahalı, seçim de yaklaşıyor, baktı ki bıçak sırtı sonuçlar, biz muhalefeti toptan nasıl yıpratırız, Ali Babacan asıl ilerdeki potansiyel tehlike… Onun etrafındaki menfaat şebekesi açısından… Çünkü o menfaat şebekesi biliyor ki Ali Babacan çalmaz, çaldırmaz, gayet iyi biliyorlar… Onun için bizden korkuyorlar” ifadelerine yer verdi.
“Mesele Ali Babacan sağlam duruyor, bir türlü biat etmiyor; onu nasıl yıpratırız meselesidir”
Babacan, “Savunma sanayi ve İHA, SİHA meselesi ne zaman gündeme geldi? Ne zaman yandaş basın, iktidarı destekleyen basın bu işi büyüttü? Takvime bakalım seçimlere dört ay kala, kampanya döneminde. Aynı kampanya döneminde unutmayalım Sayın Erdoğan miting meydanlarında montaj videolar gösteriyordu. Bir ülkenin Cumhurbaşkanı’na yakışır mı? Bilgisayarda üretilmiş montaj videolar. Hatırlayalım o videoları. Tamamen seçimin sonucu etkilemeye yönelik bir karalama, muhalefetin tamamını karalama, tabii asıl korktuğu biziz ya, asıl korktuğu Ali Babacan ya, söz geçirmiyor, bir türlü biat etmiyor ya, Ali Babacan hep sağlam durduğu yerde duruyor ya… Dolayısıyla biz bunu nasıl yıpratırız, ne yaparız? Tamamen odur” diye konuştu.
“Teğmenlerin ihraç edilmesi orantısız bir cezadır”
Babacan, mezuniyet töreninde subay yemini okudukları gerekçesiyle ordudan ihraç edilen teğmenlerle ilgili “Yani o konuda da biz yine ilkesel bir tutum aldık. Dedik ki, silahlı kuvvetlerde disiplin esastır. Yani disiplinden taviz diye bir şey olmaz. Disiplinsiz bir ordu düşünemez. Disiplin esastır. Ama bu genç subayların yaptığı gerçekten ihraç cezasını hak edecek bir iş midir değil midir? Bize göre orantısız bir cezadır. Yani ceza orantısız olmuştur” değerlendirmesinde bulundu.
“Sinyalleri gördüm, uyarılarımı yaptım”
Babacan, 2015’te AK Parti’nin vesayet odaklarından yararlanan bir kurum olmaması gerektiğine dair uyarılar yaptığını ifade ederek, “Biliyorsunuz grup konuşmamda 2015 yılında bir televizyon programında söylediklerimi şöyle bir dakika kısaca gösterdim. Yıl 2015, AK Parti’nin kuruluşundan 14 yıl sonra… Diyorum ki ‘AK Parti vesayete, yasaklara, yolsuzluklara, yoksulluğa bir isyan olarak ortaya çıkmış bir harekettir. 2001’de AK Parti’nin kurulduğu dönemin ruhu budur. 14 yıl sonra dönüp dolaşıp AK Parti kendisi kurulu düzen haline gelemez. AK Parti’nin kendisi vesayeti destekleyen ya da vesayet odaklarından yararlanan bir kurum olamaz.’ Olmamalı diyorum yani. Sinyalleri gördüğümde bundan 10 sene önce uyarılarımı yapıyorum. Bazen böyle kapalı ortamlarda uyarırsınız. Ama ben çıkmışım canlı yayınlarda söylüyorum. Ben AK Parti’deyim o zaman. AK Parti’nin en çok bilinen, tanınan birkaç isminden biriyim. Sadece içeride değil dışarıda uyarıyorum. ‘Yanlış yere gidiyoruz, böyle bir şey olamaz’ diyorum” ifadelerini kullandı.
“Üç dönem kuralına uyulsa Türkiye şu anda 25 bin doların üzerinde milli gelire sahip olurdu”
“Gücü kullanmanın insanları bozması, bu insanın yaratılışında var. Yani insana böyle çok güç verdiğinizde bir şekilde devlet gücü eline geçtiğinde bunu uzun süre kullanmak bir hastalığa sebep oluyor. Bir güç zehirlenmesine sebep oluyor. Bunun için biz AK Parti’yi kurarken tüzüğünde ‘Üç dönem’ dedik. Ve Sayın Erdoğan’ın üç dönemi 2014 yılında doldu. Ama ‘Bırakmadım, bırakmayacağım bırakmıyorum’ dedi. Ben de bunları ne zaman söylüyorum? 2015’te söylüyorum. Yani üç dönem kuralına uyulsa, bir tatlı dönüşü olsa, kurallar işlese, ilkeler işlese ama insan kaynağında makul bir dönüşüm yaşasak, şu anda Türkiye bu duruma düşmeyecekti. Ben açık söylüyorum. Şu anda bunları yaşamazdık biz Türkiye’de. İlkeler, kurallar işlerdi. İnsan kaynağında tatlı bir dönüşüm olurdu. Ve Türkiye şu anda 25 bin doların üzerinde milli gelir sahip bir ülke olurdu.”
“Yasaklara karşı bir isyan, halkın da desteğiyle başarılı oldu”
“Bazı resmi kuruluşların binalarına başörtüsüyle girmek yasaktı. Yani askeri tesislere biliyorsunuz. Askeri hastanelere hatta başörtüsüyle girme yasağı vardı. Oralar kamusal alandır. Yani düşünün ki bir teğmen, mezuniyet töreni, annesi başörtülü giremiyor, töreni izleyemiyor. Yani AK Parti iktidarı devraldığında Türkiye böyle bir Türkiye’ydi. Yani unutuyoruz ama böyle bir Türkiye’ydi. Böyle bir Türkiye’de tabii ki isyan olur. Tabii ki o isyanın beslediği bir siyasi hareket başarılı olur. Yani yasaklara karşı bir isyan, halkın da desteğiyle başarılı oldu ama dönüp dolaşıp uzun süre iktidarda kaldıktan sonra yasakları koyan, yolsuzluklarla mücadele etmeyen ve milyonlarca insanı yoksullaştıran bir iktidar haline gelme de maalesef yine Sayın Erdoğan’ın eliyle oldu. Onun döneminde oldu.”
“Demokrasi ‘sandıktan çıktım, aklıma geleni yaparım’ sistemi değildir”
“Demokrasi tabii seçimlerle kutsaldır. Demokrasinin kutsalı sandıktır. Ama demokrasiyi sadece ‘sandıktan çıktım, aklıma geleni yaparım’ gibi bir yönetim sistemi olarak da kimse düşünemez. Böyle sunamaz yani. Demokrasi hukukla beraber değerlidir. Hukuk da zaten demokratik çerçevede meclisin yani yasa koyucunun çalışmalarıyla ortaya konan bir kural çerçevesidir. Yani yine halkın seçtiği milletvekilleri yasa çıkarır, kural koyar ama yürütme organındaki insanlar cumhurbaşkanı olsun bakan olsun, başbakanı eski sistemde neyse bunların hepsi hukuk çerçevesinde işini yapar. Hukuk yoksa kaos vardır. Hukuk yoksa fakirlik vardır. Yoksulluk vardır. Hukuk yoksa zulüm vardır. Şu anda Türkiye’nin yaşadığı budur.”